27 Kasım 2013 Çarşamba

aforizma 119

Biz renklerin değil ahengin peşindeyiz...

aforizma 118

Zamanın durmasını istdiğiniz anlarda unutmayın ki akan zaman değil bizleriz. Zamanınızı genişletmek için hızlı akışınızı yavaşlatmanız yeterlidir...

13 Kasım 2013 Çarşamba

aforizma 117

Yetenek hiçbir şeydir, pazarlama olmasa...

aforizma 116

Bilimi sorgulanamaz otorite olarak kabul etmek en başta bilimsel metoda aykırıdır. Bilimin kendisi ancak sorgulanarak elde edilebilirken bilimi sorgulamamak bilimsel bağnazlıktır. Bu şekilde düşünen bilim adamlarının ortaçağ engizisyon mahkemesi yargıcından farkı kalmaz. Üzülerek görüyorum ki günümüzde ve ülkemizde bu türden pek çok bilim adamı görünümlü engizisyoncu mevcut. Çocuklarınıza her zaman sorgulamayı öğretin ancak o zaman bu dünya daha iyi bir yer olur.

aforizma 115

Birlik bilinci oluştuğunda ego(teklik-ayrılık) bilinci yok olur. Bütün korkular da egoyla beraber silinir gider. Geriye saf sevgi kalır.

8 Kasım 2013 Cuma

aforizma 114

Varacağınız yeri bilmiyorsanız gittiğiniz yolun bir anlamı yoktur. (Alice harikalar diyarında)

aforizma 113

Yetenek hiçbir şeydir, pazarlama olmasa...

12 Eylül 2013 Perşembe

aforizma 112

Kendimizi keşfettiğimizde tüm insanlığı da keşfetmiş oluruz.

4 Eylül 2013 Çarşamba

aforizma 111

Farketmeye başladığında affetmeye de başlarsın...  http://cemozuak.com.tr/

aforizma 110

Başarmanın zor olduğu söylenilir hep. Halbuki asıl zor olan başarmak değil, başarısızlıkla başa çıkmaktır... http://cemozuak.com.tr/

24 Ağustos 2013 Cumartesi

aforizma 109

dünyanın en hafif şeyi "hiç" olmaktır. www.cemozuak.com.tr

aforizma 108

Zaman değiştikçe gerçek de değişir ve doğru olduğunu düşündüğünüz fikirleriniz sizi birgün yarı yolda bırakabilir. Bu yüzden hiçbir fikre sıkı sıkıya tutunmayın. Fikirlerinizi tekrar tekrar değiştirmekten korkmayın çünkü hiçbirşey kalıcı değildir. Yani yapabildiğiniz kadar hata yapın. Böylece bir gün size kim olduğunuzu sorduklarında tahmin yürütmeniz gerekmez, cevabı bilirsiniz. http://cemozuak.com.tr/

22 Ağustos 2013 Perşembe

aforizma 107

Sonsuzluk arayanlar içinde bulundukları anın sonsuzluğunun keyfini çıkartabilirler... http://cemozuak.com.tr/

20 Ağustos 2013 Salı

aforizma 106

Sorunları asıl zorlaştıran onların üzerine yüklediğimiz duygulardır. http://cemozuak.com.tr/

14 Ağustos 2013 Çarşamba

aforizma 105

Empati, sadece diğer insanlarla değil özünüzle de iyi iletişim kurabilmenizi sağlar. Çünkü her fikri kendi bakış açısıyla değerlendirebildiğinizde herkesin haklı olduğunu görebilirsiniz. Herkese hak verebildiğinizde, olan herşeye hoşgörüyle bakabilirsiniz ve olan herşeyin olması gerektiği gibi olduğunu farkettiğinizde hiçlik ve birliği aynı anda deneyimleyebilirsiniz. O makamda hem hiçbirşeyin önemi yoktur hem de en ufak bir zerre dahi son derece önemli ve değerlidir. Empatinin son aşaması bir olma aşamasıdır. http://cemozuak.com.tr/

aforizma 104

Gerçekler üzerine konuşup ortak paydada buluşmaya çalışmak yerine, karşısındaki şahısa dolaylı yoldan laf sokmaya çalışmak iletişimi zorlaştırmakla birlikte seviyesini de düşürür. Bu tür insanlarla iletişim kurmaya çalışarak boşuna vakit harcamayın çünkü bu neredeyse imkansızdır. http://cemozuak.com.tr/

21 Temmuz 2013 Pazar

aforizma 103

Birisini ikna etmek istediğimizde insan psikolojisinde yer alan çeşitli boşlukları kullanarak o kişinin istediğimiz bir fikri kabul etmesini sağlayabiliriz. Halbuki asıl amacımız herşeyden önce kendimizi "gerçek" hakkında ikna etmeye çalışmak olmalıdır. http://cemozuak.com.tr/

14 Haziran 2013 Cuma

aforizma 102

Bana sunulan hayatta herkes gibi olmaktansa tercih ettiğim hayatta kendim gibi olmayı isterim... http://cemozuak.com.tr/

22 Mayıs 2013 Çarşamba

aforizma 101

İlerlemenin yolu çok basit: Benden sana, senden bize, bizden bire... http://cemozuak.com.tr/

20 Mayıs 2013 Pazartesi

aforizma 100

İyi bir kitap arıyorsanız sahaflara bakın ama sahafta olanı değil olmayanı almak için... İyi kitap sahafa düşmez çünkü sahibi onu satmaz. http://cemozuak.com.tr/

aforizma 99

Birşeyin değerini sadece faydası değil maliyeti de belirler.http://cemozuak.com.tr/

16 Mayıs 2013 Perşembe

aforizma 98

Başarının pek çok yolu vardır. başarısızlığın ise daha çok...

9 Mayıs 2013 Perşembe

aforizma 97

oldum demek kefen giymektir.

13 Nisan 2013 Cumartesi

Özbenlikten Benliğe Öğütler (2)

Unutma ki sadece tek başına var olduğunu sandığın zihinden ibaret değilsin.  Görünenin hatta görünmeyenin de arkasında bulunan bir sır perdesinin iz düşümü olarak yaşadığın bu hayatın farklı gerçeklikleriyle zaman zaman karşılaşıyorsun. Gerçeğin kesitlerini gördüğün bu anlar, öz benliğinle yani kaynakla bilinç düzeyinde bağlantıya geçtiğin anlardır. Bu anlarda benliğin öz benliğinden öğütler alır. Ruhunun bilincine üflediği bu öğütler bazen sağ duyu olur, bazen resim. An olur yazı olur kelimelere dökülür…

Zihin…

Zihin daima problemler üretir ve onları çözmeye çalışır. Bunu yaparken de oldukça gürültü çıkarır. Bazen bu gürültüden rahatsız olup zihnini devre dışı bırakmak isteyebilirsin. Ancak bilmelisin ki zihnini devre dışı bırakmaya çalışırsan bu bir işe yaramaz ve yorulursun. Zihnini devre dışı bırakman neredeyse imkânsızdır yaşadığın sürece o seninledir ama onu kontrol altına alman mümkündür. Bunun için öncelikle asıl olarak yapman gereken şey izleyici konumuna geçmektir. İstediğinde kendi nefes alıp verişini nasıl takip edebiliyorsan zihnine gelen düşünceleri de takip edebilirsin.
zihin_beden_01_th
Zihin akarsu gibidir.
Düşünceler zihnimizde devamlı akarlar ve ruhlarımız düşünce nehrinde yüzmeye çalışan çocuklar gibidir. Güçlü ruhlar akarsuya karşı yüzebilirler ama zayıf ruhlar bunu başaramaz ve düşünce nehrinin içinde kaybolurlar. Zayıf ruhlar zihinlerinde akan gereksiz soruların esiri olurlar. Küçücük düşünceleri takıntı haline getirirler ve zihinlerinin esiri oldukları için her zaman içlerinde bir huzursuzluk vardır. Güçlü ruhlar düşünce nehrine karşı koyabilenlerdir. Bilge ruhlar ise o nehrin içine hiç girmeyenlerdir. Zihinlerinin yarattığı problemin içine girmek yerine probleme dışarıdan bakıp izleyici konumuna geçerler ve aynı zamanda akışın içindedirler. O aşamada iyi fikir, kötü fikir yoktur, sadece akış vardır ve onlar akışın muhteşem güzelliğini izleyerek o anı deneyimlerler.

Fikir…

Her fikir zihinde beslenir ve büyür. Başlangıçta küçücük olan bir fikrin nasıl da zihninde gelişip büyüdüğünü düşün. Eğer her şey senin kontrolündeyse ne ala! Ama eğer bir fikrin kontrolü altına girmişsen, yani bir fikre sahip olduğunu düşünüyorsan bu senin için tehlikeli bir durumdur. Çünkü her an bir intihar komandosuna dönüşebilirsin ya da etrafındaki diğer canlılara zarar verebilirsin. Fikirler insanların anlayamayacağı formlarda canlı organizmalardır. Tıpkı insanlar gibi doğarlar, büyürler ve ölürler. Bugün dünyanın en büyük fikirleri zamanında sadece küçücük bir bilgi tohumuydu. Zamanla zihinler içerisinde beslenerek gelişti büyüdü ve bugünkü halini aldı. Fikirlerin yaşam alanı insan zihnidir. Bizler fikirlerimiz uğruna savaştığımızı zannederken fikirlerin kendi aralarındaki savaşının piyonları olduğumuzu göremeyiz çoğu zaman. İnsanlar ölür, fikirler hayatta kalır. Bütün fikirler tamamen kötüdür diyerek kestirip atmak da hatalı bir yaklaşım olur. Fikirlerin bizi kullanmasına müsaade etmemek ve hatta onları kullanmak mümkündür. Bunun için zihnimizin farkında olmalıyız. Herhangi bir fikre sahip olduğumuzu düşünmek belki de zamanla hayatta yapacağımız en büyük hata haline gelebilir. change-your-mind
Önemli olan bir fikre sahip olmak değil o fikri farketmektir. Fikirlerin ruhumuza tutunan parazitler olduklarını farketmek… Kim, bir parazite sahip olmak ister ki? Bu parazitlerin farkında olduğumuz sürece o fikri en iyi şekilde kullanabiliriz. Nasıl ki vücudumuz için faydalı parazitler varsa zihnimize de faydalı olabilecek pek çok fikir mevcut. Her fikrin varlığını kabul edip değerlendir. Hiçbir fikri kökten reddetme.  Herhangi bir fikir için bu benim fikrimdir dediğinde aslında sen o fikre sahip olmuş olmazsın, tam tersine fikir sana sahip olmuştur. Bu da parazitin seni ele geçirmesi anlamına gelir. Zihnine bir fikir geldiğinde fikri değerlendir ama fikrin büyüsüne kapılma. Hiçbir fikrin büyüsüne kapılma. Bunun bir parazit olduğunu bildiğin sürece farkındalığını koruyabilirsin. İhtiyacın olan şey bir fikre sahip olmak değil, farkındalığa sahip olmak -ki buna zaten sahipsin bu senin özünde varolan bir donanım sadece bunu nasıl kullanacağını bilmiyorsun. Gerçek yolunu bulman için bunun dışında sahip olman gereken hiçbir şey yok. Farkındalığın dışındaki diğer her şey yolculuğun boyunca sana eşlik edecek araçlardır sadece. Önemli olan elmaya sahip olmak değil elmayı yemektir. Elmayı kullanmadığın sürece onun sana hiçbir faydası olmaz. Tam tersine zamanla çürüyebilir ve sana zarar bile verebilir. Onu cebinde tuttuğun sürece o seni kullanır. Fikirlerin de sana tutunmasına müsaade etme sen onlara tutun ve daha iyisi gelince bırak.

Hareket…

Hayat hareketi sever. Hareketin içinde insanlar için bereket vardır. Bu yüzden hareketi hayatının merkezine koymalısın. Ne yapacağını bilmediğin durumlarda bir şeyler yapman, hiçbir şey yapmamandan daha iyidir.  Bereketli olmasını isteğin alanlara hareketli nesneler koy. Mesela dükkanının önüne hareketli bir tabela, vitrine hareketli bir manken koyabilirsin. Hareketi gören insanlar dükkanına geleceklerdir ve dükkanın bereketi artacaktır. Evinde sarkaçlı bir saat bulundur. Onun hareketi evin enerjisini dengeleyecektir. Evlerimizde görmekten hoşlanmadığımız bir sinek bile bazen bu görevi yerine getirebilir. Mümkünse evinde bir hayvan besle. Kedi, köpek, kuş ne istersen. Onların coşkulu hareketleri evin içine mutluluk getirecektir.
Hareketin olduğu yerde hayat vardır. Ölü insanlar hareket edemez. Hareket etmediğin sürece sen de ölü sayılırsın. Hareket ettiğin sürece buradasındır ve hayata karşı olan bağların hareket ettikçe güçlenir. Hareket et, bedenini fark et! hareket et, etrafını farket!

29 Mart 2013 Cuma

aforizma 96

hayatı akışına bırak ama dikkat et boşa akmasın.

28 Mart 2013 Perşembe

aforizma 95

kızdığı kişiye şiir ol git demiş şair...

6 Mart 2013 Çarşamba

aforizma 94

Hepimiz zihinsel engelliyiz. Zihnimize yerleştirilen ya da kendi koyduğumuz engellerle yaşıyoruz.

27 Şubat 2013 Çarşamba

aforizma 93

Bir sürü vakıf üniversitesi var. Hepsinin de türlü türlü isimleri var. Bakalım Sevgi Üniversitesi'ni kim kuracak? Bir gün o da kurulur elbet.

25 Şubat 2013 Pazartesi

aforizma 92

Bir yandan konuşurken bir yandan kendinizi dinlediğiniz oluyor mu hiç? Sohbetin en güzel kısmında ağzınızdan çıkan her söz sizi de şaşırtıyor ve anlatırken siz de öğreniyorsunuz... İşte buna akış diyoruz. Akışla gelen bilgi özden gelen bilgidir ve doğrudur.

24 Şubat 2013 Pazar

aforizma 91

Fazla bilgi hayal gücünü baltalar. İşte bu yüzdendir ki ufacık bir çocuğun hayal gücü bir profesörde çoğu zaman yoktur. Günümüzde eğitim sistemi o kadar gelişti ki herşeyi bilen ama hayal gücünden yoksun insanların şekillendirdiği bir dünyada yaşıyoruz.

23 Şubat 2013 Cumartesi

aforizma 90

İktisat, yeryüzündeki kıt kaynakları insanların sınırsız ihti(ras)yaçlarına en etkin şekilde dağıtmayı amaçlayan bilim dalıdır.

aforizma 89

sen bir dünya düşünürken ben bir dünya düşlemiştim umarsızca... sen fabrikalar kurarken ben hesapsız kitapsız kırlarda oynuyordum düşlerimde. öyle bir dünya bıraktın ki bana, düşlerimle düşüncelerimin tam ortasındayım şimdi...

19 Şubat 2013 Salı

aforizma 88

Dünyadaki en büyük korkunun ölüm korkusu olduğunu söyler psikologlar. Bence yalnızlık daha büyük bir korku. Yoksa neden aşıklar öbür tarafta kavuşabilmek için kendilerini öldürsünler ki?

aforizma 87

Soru da benim yanıt da... Hayatımsa bir cevap kağıdı ömür kalemiyle yazdığım... Sonsuzluğun mürekkebinden damlayan satır aralarını okumaya çalışmakla geçiyor ömrüm. Halbuki Kainat matbaasında derinlere nakşedilmiş bir anın mührüyüm sadece...

18 Şubat 2013 Pazartesi

aforizma 86

Çoğu zaman 'görmeden inanmam' deriz. Halbuki neye inanırsak onu görürüz. Cem Özüak

9 Şubat 2013 Cumartesi

aforizma 85

Dünyada "sevmek" fiilini "aşk" ve "sevgi" olarak ikiye ayıran tek dil türkçedir. İngilizler love, almanlar liebe derken biz duruma göre sevgi ya da aşk demişiz ve saf sevgiyi yaşayamadan anlam kargaşaları içinde kaybolmuşuz...

7 Şubat 2013 Perşembe

aforizma 84

Ne zaman sessizliğin sesini duymaya başlarız, o zaman açılmaya başlar perdeler yavaş yavaş... Bedenin inzivası, ruhun kanatlarıdır...

6 Şubat 2013 Çarşamba

TİTREŞİMLERİN SIRRINI ÇÖZEN KÂİNATIN SIRRINI ÇÖZER (Frekanslar ve hayatımıza etkileri)

Bundan yirmi yıl önce size evrenin aslında kocaman bir titreşim olduğu söylenseydi, küçük evren insanın da etrafındaki her şeyle birlikte her an titreşmekte olduğunu ve hayatın sırrının titreşimlerde saklı olduğunu söylenseydi ne düşünürdünüz? Muhtemelen bu söylenilenlere çok fazla anlam veremez ve üzerinde de fazla durmazdınız. Çünkü o zamanlar titreşimlerin bu derece önemli olduğu insanlık tarafından bilinmiyordu. Gerçi hala da tam olarak bilindiği söylenemez… Hâlbuki bundan 100 yıl önce Nikola Tesla kendi icadı olan deprem makinesini anlatırken şu sözleri söylemişti: “Birkaç saniyede binanın titremeye başladığını hissettim. On dakika daha devam etseydim binayı ve sokağı yıkabilirdi. Aynı cihazla Brooklyn Köprüsünü 1 saatten kısa bir süre içinde East River’a indirebilirdim.” Tesla frekansların yani titreşimlerin sırrını kısmen de olsa çözmüştü. Tesla’ya göre evren kocaman bir titreşimdi ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasıydık. Ya da başka bir deyişle evren bir gitar, bizlerde onun telleriyiz ve diğer tüm tellerle birlikte her an titreşiyoruz. Bilim adamları yüzyıllardır bu şarkıyı anlamlandırmaya çalışıyorlar ve sonunda notaları keşfettiler. Şimdi de gitarın tellerini koparmadan melodiyi çözmeye çalışıyorlar… Bu yazıda melodiye ait birkaç sol anahtarı vermeye çalışacağız. Her şeyin özü enerjidir. Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Düşünce enerjidir. Enerji sürekli titreşerek bir salınım oluşturur. Bizler de insanoğlu olarak sürekli titreşen enerjileriz. Titreşim seviyemiz düşük olduğu için yeryüzünde çökeltilmiş şekilde yani kütle-beden olarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Bizim titreşimimize uygun şekilde titreşen enerjileri de kendi titreşim dünyamızda kütle olarak görebiliyoruz(diğer insanlar, hayvanlar, masa, sandalye vs.) İnsan bedeninin doğal titreşim düzeyi saniyede ortalama 300 titreşimdir. Dünya işleriyle fazlaca ilgili olan insanlar bu titreşimin altındadırlar. Frekans yani titreşim düzeyi arttıkça kişilerin doğaüstü güçleri de artmaktadır. Şifa verme gücüne sahip olan kişilerin titreşim düzeyleri saniyede ortalama 500 titreşimdir. 800 titreşim seviyesine gelindiğindeyse medyumik güçler ortaya çıkar. 1000 titreşimin üzerinde telepati kanalı gayet akıcı şekilde açıktır. Saniyede 10 bin titreşim seviyesindeki insan astral seyahat yapabilir konuma gelir. Bu tıpkı bir gitarın tellerinin titreşmesi gibidir. Gitarın telini oynattığınızda önce hızla titreşir, teli göremezsiniz. Sonra titreşim azalmaya başlar ve tel görünür hale gelir. Bizler de şu anda saniyede 300 titreşimle birbirimizi görebiliyoruz ama saniyede 10 bin kez titreşen canlıları göremiyoruz. Onları boyut üstü varlıklar olarak adlandırıyoruz. İçimizden pek azımız yani medyum diye tabir ettiğimiz kişiler onlarla temasa geçebiliyor. Bazen kanal olarak da onlardan gelen bilgileri aldıklarını iddia edebiliyorlar. Bu kişilerin bir kısmı şizofren hastası, bir kısmı dolandırıcı olabilir ama titreşim seviyesini saniyede 10 binin çok üzerine çıkartıp zaman mekân mefhumunu aşan insanların da var olduğu biliniyor. Çok büyük kâhinler bu frekans seviyesinde oldukları için söyledikleri pek çok şey doğru çıkmaktadır. Duru görü yapan medyumlar kaybolan eşyaları bu şekilde bulabilmektedir. Şifacılar tek bir dokunuşla hastanın hasarlı olan organına en uygun frekansı vererek onu iyileştirebilmektedir. Şifacı ya da bio enerji uzmanı olarak tabir ettiğimiz kişilerin yaptıkları şey özünde kendileri vasıtalarıyla hastaya doğru frekansları vermektir. Her organın kendine özgü titreşimi vardır. Bedenin titreşiminin dışında organlar da kendi aralarında farklı hızlarda titreşirler. Örneğin kalbin titreşim hızıyla böbreğinki aynı değildir. Böbrek arıza yaptığında bu aynı zamanda onun titreşiminde bir sorun olduğu anlamına gelir. Bir insanı kalbine iyi gelmeyecek titreşimlere maruz bırakırsanız o kişi kalp krizi geçirip ölebilir. Bu şekilde uzaktan suikastların yapılması bile teoride mümkündür. Doğru titreşim hayat kurtardığı gibi yanlış titreşim de can alır. Dozer kullanıcıları, asfalt delici vibrasyon cihazlarını kullanan kişilerin kalp krizi geçirip ölmeleri ya da uzun vadede çeşitli hastalıklara yakalanmaları olasıdır. Çünkü bu cihazlar çok güçlü titreşimlere sahip oldukları için vücudun titreşimini bozmaktadır. Frekanslarla(titreşimlerle) hastalıkları da iyileştirmek mümkündür. Her titreşimin ölçüsü bir frekans değeriyle hesaplanır. Farklı titreşimlerin farklı frekansları vardır. Bir titreşimin ne tür bir titreşim olduğunu frekans değerleriyle ölçeriz. Frekans teknolojisi günümüzde kısmen de olsa tıpta kullanılıyor ancak gün gelecek pek çok hastalığın tedavisi frekanslarla yapılabilecek. Her hastalığa uygun frekans bulunacak ve hasta kişi o frekans ortamına sokularak tedavi edilecek. O gün geldiğinde modern tıp ile alternatif tıp birleşmiş olacak. Aslında bu bilinen bir şey ama hala hastalıkların çaresini ilaçlarda arayıp duruyoruz ve bu durum ilaç sektörünün çok işine yarıyor. Plasebo etkisi bile aslında frekansların değişmesiyle alakalı. İnanmak denilen şey, hastanın hastalığa karşı tutumu değişince frekansının da değişmesi ve hastalığın artık o frekansta kendine yer bulamamasından başka bir şey değil. Birinin elini tuttuğunuzda bedeniniz otomatik olarak onun frekansına ayarlanıyor. O halde kimin elinden tuttuğunuza dikkat edin çünkü eğer onun manyetik alanı sizinkinden daha kuvvetliyse sizi kendi frekansına çekebilir ve o frekans gerçekte size yaramayan bir frekans olabilir. Frekans teknolojisi hızla gelişmeye devam ediyor. İleride öyle günler gelecek ki, kişiler eş seçimini yaparken sadece kan uyuşmazlığına değil frekans uyuşmazlığına da bakacaklar. Bu şekilde kimin kiminle anlaşamayacağı net bir şekilde bilinebilecek. İyi başlayıp kötü giden ilişkilerin de sebebi frekansların değişmesi aslında. On yıldır birlikte olduğunuz kişiyle artık anlaşamıyorsunuz çünkü ikinizde on yıl önceki frekanslarınızda değilsiniz artık ve bugün apayrı iki frekansta yaşıyorsunuz hayatı. Kısmet dediğimiz şey de frekanslarla son derece ilintilidir. Dünyanın iki ayrı ucunda da olsa en doğru frekanslar her zaman birbirlerini buluyor. Tıpkı göçmen kuşların yollarını bulması gibi dünyanın manyetik haritasında hepimizin ayarlı olduğu bir frekans var ve kendimize en uygun frekansı bir göçmen kuş edasıyla buluyoruz. Bazen de bulamıyoruz. İşte o zaman hayatımızda problemler ortaya çıkıyor. Bizimkinden daha güçlü bir frekansın etkisine girdiğimizde kendi manyetik alanımızdan kopuyoruz ve kendimizi kötü giden bir evliliğin içinde ya da istemediğimiz bir işi yaparken bulabiliyoruz. İşte bütün bunların sebebi yanlış frekanslar… İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte. Herkesin kendisine en uygun titreşimi bulma potansiyeli vardır. Kendimizi dinlemek diye ifade ettiğimiz kişinin bir karar vermeden önce içe dönme hadisesi de budur aslında. Kendimizi dinlediğimizde titreşimlerimizi de fark ediyoruz ve titreşimler iç ses olarak bizim için neyin iyi ve doğru olacağını bize söylüyor. Bir miktar derin düşünme ve yalnız kalmak kendimizi yani titreşimlerimizi anlamak için yeterlidir. Yeter ki kendimize bu fırsatı verelim…

31 Ocak 2013 Perşembe

aforizma 83

çıkılan başarı merdivenlerinin sonunda zirvede olmak değil, birlikte el ele tutuşacağımız yüksek yaylalardır hayalim...

12 Ocak 2013 Cumartesi

İstan ve Bul

Bir denizin ayırdığı iki farklı şehir İstan ve Bul...