31 Aralık 2012 Pazartesi

2013

Yıl 2013... Bilim kurgu filmi gibi... ama uzaylılar hala dünyayı işgal etmedi... Pek çok soruna hala çözüm bulamadık. Hala benzinli araçlar trafikte...

aforizma 82

Bundan 300 yıl önce bilgiye ulaşmak çok zordu. Günümüzdeyse bilgiye ulaşmak artık çok kolay ama bu sefer de doğru bilgiye ulaşmak çok zorlaştı. İnternet tam bir bilgi çöplüğü haline geldi, okullar işimize yaramayan bilgilerle dolu. Biz kolaylaştığını sansak da bilgiye ulaşmak hala çok zor aslında...

aforizma 81

yanlış bilgi doğruya götüren yol olabiliyor bazen...

28 Aralık 2012 Cuma

aforizma 80

Evren bir gitar, bizlerde onun telleriyiz ve diğer tüm tellerle birlikte her an titreşiyoruz. Bu tellerden biri kopmadan melodiyi çözmemiz lazım...

23 Aralık 2012 Pazar

aforizma 79

Aşık olan kişi dünyaya meydan okuyabilir, çünkü aşkın çekimi dünyanın çekiminden daha güçlüdür...

18 Aralık 2012 Salı

aforizma 78

İyi bir fikre sahip olmak güzeldir, fikrin iyi olduğunu farketmek daha da güzeldir…

13 Aralık 2012 Perşembe

aforizma 77

Dünya'nın manyetik alanı git gide azalıyor ve titreşimler de çözülmeye başladı. Değişen frekanslar sayesinde artık daha çok sevgiyle salınır hale geldik. Bu aslında çok da bize bağlı birşey değil. Biz bilinçli olarak sevgiyi seçtiğimizi sanıyoruz ama aslında titreşimler sevgiye doğru akıyor. Şu anda herkes meditasyon halinde yaşıyor. Sokakta yürüyen insanlara bakın hepsi derin düşüncede ve insanlar kendisini arıyor. Bu dönemde "ben kimim?" sorusu hiç sorulmadığı kadar sorulmaya başlandı. Dördüncü boyuta geçmenin ilk ve en önemli adımı olan "sevgi"ye geçmek üzereyiz.

9 Aralık 2012 Pazar

aforizma 76

Kullandığımız kelimeler düşüncelerimizi, düşüncelerimiz hayatımızı etkiler. Öyleyse kelimelerinize dikkat edin.

7 Aralık 2012 Cuma

HOLOGRAFİK EVREN

Herşey holografik(bütünsel) olarak birbirine bağlı. Geçmiş, şimdi ve gelecek diye adlandırdığımız, aslında holografik olarak tek bir an olan zamanın bu kesitinde birlikte yaşıyoruz. En uzaktaki yıldızlar ne kadar bu hologramın parçasıysa biz de her zerremizle bu hologramın bir parçasıyız. Holografik evrenin içinde bulunan serbest hafıza geçmiş ve gelecekten de bilgiler içeriyor. Çağımızda insanoğlunun asıl çözmesi gereken, bu holograma nasıl bilinçli bir şekilde bağlanacağını öğrenmek olmalıdır. Geçmişte zen ustalarının, velilerin, medyumların, şairlerin, büyük bilim adamlarının yaptığını, yani kollektif bilince bağlanarak oradan bilgileri çekme hadisesini günümüzde sıradan insanlar da yapabilecek durumda ama bunu farkedebilenlerin sayısı hala çok az. Yine de kolektif şuura bağlanabilme açısından eskiye oranla daha iyi durumdayız. Bu özelliğimizi farkettiğimizde kollektif hafızadaki bilgileri de çekebilecek duruma gelebileceğiz. Gelecek olan yeni insan budur. Bu bağlantının ön koşulu ise sevgidir. Şimdiden sevgi üzerine alıştırma yapmaya başlayın derim.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Yaşam Tiryakisi

Işık hızıyla dönen bir çamaşır makinesinin içindeki kirli çamaşırlar gibiyiz. Makine devamlı döner ve çamaşırlar yıkandıkça temizlenir. Bu yüzden tarih tekerrürden ibarettir. Birbirini tekrar eden olaylar insanoğlunu durmadan çitiliyor. Asla durmayacak bir eylem döngüsünün içindeyiz. Evren kendi kendini daima çalıştırmaya devam edecek çünkü son hareket gücünü daima ilk hareketten alıyor, ilk hareket de son hareketten. Hegel’in bahsettiği gibi sürekli karşılıklı bir bağımlılık var dünyada ve başlangıcın tam olarak nereden çıktığını kestirebilmek çok güç. Belki de her an başlangıç ve bitişin tam ortasındayızdır, belki de bütün zamanların ve paralel evrenlerin kesiştiği noktadadır hayat dediğimiz meret. Bütün bu debdebenin tam ortasında ise, "Ah şu mereti hiç bırakmasam" der yaşam tiryakisi… Cem Özüak

23 Kasım 2012 Cuma

aforizma 75

zeka ve ego birlikte yükselir.

19 Kasım 2012 Pazartesi

aforizma 74

önce kahkayı at sonra nasılsa mutlu olursun...

13 Kasım 2012 Salı

aforizma 73

Tarihteki hiçbir ses dalgasının kaybolmadığı ve günün birinde bin yıl önce yaşayan insanların bile sesleri ortaya çıkartılabileceği bilimsel olarak ispatlanmış durumda. Hal böyle olunca insanın aklına şu soru geliyor: Nasıl ki ses dalgaları kaybolmuyorsa öyleyse görüntüler de kaybolmuyor olabilir ve aynı şekilde günün birinde belki de bundan 500 yıl önceki bir olayın görüntülerine ulaşabileceğiz. Önemli olan görüntüye sebep olan o ışık hüzmesini uzayda bulunduğu yerde yakalayabilmek ve gün gelecek bu da gerçekleşecek. Radyodan televizyona geçmek gibi birşey olacak bu...

11 Kasım 2012 Pazar

31 Ekim 2012 Çarşamba

aforizma 72

ne söylersen söyle, hep birşeyler eksik kalacaktır...

20 Ekim 2012 Cumartesi

aforizma 71

Ustasını anlamaya çalışan tahta bir sandalye gibiysek eğer her birimiz, bu dünya da bir yemek odası takımı o halde! Enva-i çeşit bitki ve hayvanlardan oluşan elli milyon parça çatal bıçak setiyle donatılmış muhteşem bir sofra gibi hayat...

16 Ekim 2012 Salı

aforizma 70

Evrende kontrollü bir kontrolsüzlük var. Kaosun içinde gizli bir düzen mevcut. Düzenli bir şekilde herşey birbirine karışıyor ve dualitenin ilk temelleri bu karşıtlıkla atılıyor: Kaos ve düzen…

23 Eylül 2012 Pazar

gerçek

Bütün anlaşmazlıklar tek olan gerçeğin farklı bakış açılarıyla görülmesinden kaynaklanır. Bilge kişi gerçeğin esnek ve farklı şekillerde tanımlanabilir olduğunu bilen kişidir. Bunu bilmek içinse bir sürü kitap okumaya gerek yoktur. Bazı insanlar bunu doğuştan bilirler. Onlar doğuştan gelen bilgelikle dünyaya gelmişlerdir. Bazıları da sonradan öğrenir. Buna da uyanış diyoruz.

15 Eylül 2012 Cumartesi

aforizma 68

Bazılarının şifası da ölmektir... Herkes dünyadan alacağını alınca ayrılıyor ve ders tamamlanınca sınıfın içinde durmaya devam etmenin anlamı yok. Bu yüzden sırası gelen gidiyor. Dışarıdan bakınca yapacak çok işi vardı rahmetlinin gibi sözler söylüyoruz ama tekamül ona en uygun senaryoyu hazırlıyor zaten. Herşey olacağına varıyor ve olması gerektiği gibi oluyor...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

aforizma 67

Ben bilmem beynim bilir.

24 Temmuz 2012 Salı

aforizma 66

hayatta herşeyi bilimsel ya da bilim dışıdır diye ayrıma tabi tutamayız. Ayrıca herhangi birşeyi bu bilimsel değildir diye kestirip atmak bilimsel şüpheyi sınırlandırmaktır.

12 Temmuz 2012 Perşembe

aforizma 65

Hangi açıdan bakarsak o dur doğru.

aforizma 64

Farkındayım öyleyse varım.

aforizma 63

Ne söylersek söyleyelim, hep birşeyler eksik kalacaktır.

aforizma 62

İleride iş ilanlarında prezentabl gibi kelimelerin yanında farkındalığı yüksek çalışanlar aranıyor ibaresini görürseniz şaşırmayın çünkü farkındalık kişilerin ve firmaların ihtiyaç duyduğu bir özelliktir artık.

3 Temmuz 2012 Salı

aforizma 61 (Trabzon)

sosyal ağ değil sosyal bağ kurmalı insan...

29 Haziran 2012 Cuma

aforizma 60

Mutlu yaşam, mantık ve düşüncenin üzerinde duyguların elde ettiği bir zaferdir...

27 Mayıs 2012 Pazar

farkındAşk

aşkın farkındalığı: farkındAşk

harikAşk

aşkın harikalığı: harikAşk

İstanbul

ulan İstanbul... birgün güneşlisin birgün bulutlu... ne sevdiğin belli ne sevmediğin... ama herşeye rağmen, yağmurla ıslanmış güzel bir aşksın sen...

24 Mayıs 2012 Perşembe

aforizma 59

Merak, entelektüel bir duygudur...

17 Mayıs 2012 Perşembe

aforizma 58

doğru yoktur, bakış açısı vardır...

13 Mayıs 2012 Pazar

İletişimdeki Engel: Kelimeler

İnsanoğlu kelimelerle düşünür, karşılaştığı problemleri kelimelerle çözer. Bakış açımızı değiştirdiğimizde kelimelerimizi de değiştiririz. Kelimelerimizi değiştirdiğimizde bakış açımız da değişir. Sanıldığının aksine, kelimeler düşünceleri değil, düşünceler kelimeleri takip eder. Örneğin; “Kitabımı nasıl pazarlayabilirim” sorusuna verilecek cevapla “Kitabımı ne tür yollarla pazarlayabilirim” sorusuna verilecek cevap farklıdır. Çünkü nasıl düşüneceğimizi seçtiğimiz kelimeler belirler. Buna bağlı olarak dil yapısı gelişmiş toplumların kültürü ve biliminin de gelişmiş olması tesadüf değildir. Bu yüzden dil çok önemlidir. Daha da önemli olan ise dilin nasıl kullanıldığıdır. Şimdi birkaç örnekle konuyu irdeleyelim: Zor problemler neden zordur? Kelimeler hisleri, düşünceler de kelimeleri takip eder. Bir problemle karşılaştığımızda, o problemin zorluğunu hissettiğimizde kelimelerle bunu tanımlarız. “Çözmesi zaman alacağa benziyor” diyebiliriz mesela. Bunu dediğimiz andan itibaren problemi çözmesi de zaman alacaktır. Çünkü beyin mesajı o şekilde algılamıştır. NLP üstatlarının da dediği gibi; hasta olmak istemiyorsanız “ben hasta değilim” demeyin, “ben sağlıklıyım” diyin. Çünkü beyin kullanılan kelimeleri olduğu gibi algılıyor. Hasta kelimesini de olduğu gibi algılıyor ve hasta olmanıza sebebiyet verebiliyor. Bir durumu ya da problemi tanımlamak için doğru kelimeyi bulmak çok önemlidir. Çünkü doğru kelimeyi bulamazsanız eğer, beyin de doğru düşünemeyecektir. “Eşini Sevgilisiyle Birlikte Öldürdü!” Günlük hayatta sıklıkla yanlış kullanılan dilin tuzağına düşeriz. Mesela bir gün gazetede bir haber başlığı görürsünüz: “Eşini sevgilisiyle birlikte öldürdü” diye yazar başlıkta. Kişi eşini ve eşinin sevgilisini birlikte mi öldürmüştür yoksa sevgilisiyle bir olup eşini mi öldürmüştür? Sevgili kimin sevgilisidir? Onun mu yoksa eşinin mi? Maalesef bu başlıkta bu bilgilerin hiçbirine ulaşmak mümkün değildir. İletişim kurarken seçtiğimiz kelimeler bazen işte böyle engel olabilmektedir iletişime. Müşteri Her Zaman Haklı mıdır? Bazı kelimeler de vardır ki farkında olmadan onların düşüncelerimizi yönlendirmesine müsaade ederiz. Öyle ki birkaç kelime bir araya gelir ve olaylara bakış açımızı biz farkına bile varmadan tamamen değiştirebilir. Bunlardan biri de “Müşteri her zaman haklıdır”dır. Bu tümcenin eğer müşteriysek kulağa hoş gelmesi normaldir ama satıcı isek aynı şeyi söylemek pek mümkün olmaz. Bu sloganvari cümleyle amaçlanan şey müşterinin işletmeler için ne denli önemli olduğunu ifade etmektir ama ben her zaman bu cümlede bir şeylerin yanlış olduğunu düşündüm. “Müşteri her zaman haklıdır’” sözünde eksik ya da ters olan bir şeylerin olduğunu hissediyordum ama bir türlü çözemiyordum. Her ne kadar biz öyle söylesek de aslında müşterinin her zaman haklı olmadığını biliyoruz tabii ki. Fakat yanlış olan bu tanımın sahteliği değil, temelden yanlışlığıydı. Geçenlerde internette dualite hakkında birkaç kelam okurken birden bu “müşteri her zaman haklıdır” cümlesinin neden kulağımı tırmaladığını farkettim. Üstelik hiç de bununla ilgili kafa yormadığım bir zamanda… Bir problemin üzerinde kafa patlatıyorsunuz sonra da yorulup vazgeçiyorsunuz. Vazgeçtiğinizde bilinç çalışmayı bırakıyor ama bilinçaltı çalışmaya devam ediyor. Ben de en ummadığım anda yeni bir şey farketmiştim. Demek ki bilinçaltım bu konuda çalışmaya devam ediyormuş. Newton’un elması birden bilgisayar ekranıma dijital veri halinde düştü. Düşen elma şuydu: Dualite kısaca karşıtlık, ikilem anlamına geliyor. Yani karşıtlık içeren her şeyin bir karşıtı evrende mevcuttur. İşte bu yüzden “müşteri her zaman haklıdır” sözünün bilinçaltındaki karşılığı da satıcının yani çalışanın her zaman haksız olması gerektiğidir. Çünkü haklının olduğu her yerde bir haksız mutlaka olmalıdır. Tıpkı damadın olduğu her düğünde bir de gelinin bulunmasının gerektiği gibi. Bazı kelimeler kontrasttır. Karşıtlık içerir. Karşıtı olmazsa kelimenin anlamı da olmaz. Eğer ortalıkta bir haksız olmazsa haklı olmaya da gerek yoktur, çünkü böyle bir duruma ihtiyaç yoktur. Bu yüzden bu cümle temelinden yanlıştır. Çalışanı müşterinin karşısına almak temelde alışveriş ilişkisini bir mücadele zeminine oturtmak anlamına gelir. Müşteri de bu bilinçaltı durumdan etkilendiği için satıcıyı haksız görme eğilimindedir her zaman. Böylece müşteriyi memnun etmek için söylenen bu sözün yansımasının bilinçaltında ters bir çağrışım yapması çok mümkündür. Diğer taraftan bu sözün kendisine dayatıldığı çalışan ya baştan satış ilişkisine 1-0 yenik ve ezik bir durumda girer ya da savunma mekanizması gereği, “yok öyle şey, müşteri de bazen haksız olabiliyor” diyecektir. Hâlbuki ortada haklı ya da haksızın olmadığına, bir sorun varsa bile bunun beraber çözülebileceğine inanmalıyız. (Müşteriyi her zaman merkeze almak çok doğru bir davranış tabii ki ama çalışanı uçuruma itmemek kaydıyla. Aksi takdirde çalışandan, ne firmalar, ne de müşteriler yeterli verimi alamaz.) İnsanoğlu mekanik değil, psikolojik bir varlıktır. Bu yüzden iletişim kurarken seçtiğimiz kelimelere çok dikkat etmeliyiz. Kullandığın kelimeler neyse sen o sun… Seçtiğin kelimeler düşüncelerini, düşüncelerin hayatını etkiler… “Ekmek kavgası!” Olumsuz kelimeler kişi, durum ve olaylara da olumsuz bakmamızı sağlar. İşte bu seçtiğimiz kelimeler yüzünden bugüne kadar ekmek kavgası dedik ve öyle algıladık iş hayatını. “ekmek kavgası” deyimi bile başlı başına çatışma içeren bir bakış açısıdır. Hâlbuki küçücük bir serçe bile cıvıl cıvıl öterek rızkını topraktan çıkartabiliyorken insanlığın ömrü yanlış anlamalar yüzünden problemi bir türlü doğru açıdan görememekle geçti. Ama artık rezonanslar değişiyor. Yeni frekanslarda yeni bakış açılarıyla dünyaya bakıyoruz. Bu kadar farkındalık içeren günümüz dünyasında artık sert ve çatışmacı tanımların yerini daha yumuşak, içerisinde çatışma unsuru içermeyen kelimelerin alması gerekiyor. Öyleyse biz de “müşteri her zaman haklıdır” demek yerine, “müşteri her zaman ilgi bekler” ya da “müşteri her şeyin en güzeline layıktır” diyebiliriz. Seçtiğimiz kelimelerin bardağın dolu tarafını gösterir nitelikte olmasına dikkat edersek, iletişim olumsuz bile başlasa olumlu yöne doğru kayacaktır. Ben kendi adıma insanların telepatiyle anlaşacakları bir iletişim yönteminin de bir gün geleceğini düşünüyorum. Ama o gün gelene kadar kelimeleri tıpkı bir maestronun orkestrasını yönettiği gibi kullanmalı, onlardan en güzel besteleri yapmalıyız. En azından kendimizi iyi hissetmek adına olumsuz kelimeleri lügatimizden çıkarıp olumlu kelimeleri hayatımıza sokmalıyız. Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun demiş Mevlana ve yine yol gösterdi bana üstat. Ben de diyorum ki; gül konuşursan gül düşünürsün, diken konuşursan diken düşünürsün…

9 Mayıs 2012 Çarşamba

aforizma 57

Her Hitler'in içinde bir Mevlana, her Mevlana'nın içinde bir Hitler vardır.

1 Mayıs 2012 Salı

aforizma 56

Cevabı soruya dönüştürdüğümüzde soru cevap olur... Sorularınıza cevap arıyorsanız sadece cevabın ne olduğunu değil cevabı nerede bulabileceğinizi de araştırın. Sizin sorduğunuz soru dünyanın herhangi bir yerinde başkalarının verdiği cevapla aynıysa eğer, muhtemelen onların sorusu da sizin cevabınız olacaktır...

29 Nisan 2012 Pazar

aforizma 55

Evren bilgidir. Bilgi evrendir.

23 Nisan 2012 Pazartesi

”Birinin yalan söylediğinden kuşkulanıyorsan, buna inanmış gibi yapmalısın; bunun üzerine pervasızlaşır, daha büyük yalanlar söyler ve foyası ortaya çıkar. Buna karşılık, gizlemek istediği bir hakikati kısmen ağzından kaçırdığı fark edilirse; buna inanmamış gibi yapmalı ve böylelikle, tüm hakikati söylemeye kışkırtılmalıdır.” Schopenauer

21 Nisan 2012 Cumartesi

aforizma 54

Hatanın kimde olduğunu değil, çözümün nerede olduğunu arayın.

20 Nisan 2012 Cuma

aforizma 53

Kullanılmayan iyi fikirlerin hiçbir değeri yoktur...

15 Nisan 2012 Pazar

aforizma 52

İnsanlar genelde konuşmayı dinlemeye tercih ederler. Bu yüzden iyi bir iletişimci olmak istiyorsak, önce dinlemeyi çok iyi bilmeliyiz. İyi bir iletişimci vaktinin 2/3 ünü dinlemeye, 1/3 ünü konuşmaya ayırmalıdır. Herkesin dinlemekten çok konuşmayı tercih ettiği bu dünyada en iyi iletişimci en iyi dinleyicidir...

6 Nisan 2012 Cuma

aforizma 51

Fark yaratmak istiyorsun madem, öyleyse farkında ol. Önce kendinin, sonra çevrenin... Ancak farkedersen fark yaratırsın...

4 Nisan 2012 Çarşamba

aforizma 50

Sevgiyi de nefreti de birbirimizden kopyalıyoruz. Başka insanların enerjileriyle doldurulup boşaltılan piller gibiyiz hepimiz. Dışarıdan neyi alırsak içimizde onu yaşıyoruz. İçimiz neyle dolarsa dışarıya da onu boşaltıyoruz... Heybede ne varsa azık o dur...

18 Mart 2012 Pazar

aforizma 49

Hayatı işlemek demiri işlemekten daha zordur. Çünkü demiri tornada işlersin hayatı ise ellerin ve sözlerinle...

aforizma 48

Bebek yeşil ışığı görür ve dünyaya merhaba der. Bebeğin bu ilk merhabasıdır ışığa. Çünkü anne rahminde ışık yoktur, karanlıktır. Dünyaya doğar ve renklerle tanışır. Kırmızı, sarı, turuncu... Kırmızılar canını sıkar. Hep yeşilde devam etmek ister yoluna. Sonra anlar ki hayatta kırmızılar da varmış. Ve böylece bazen durması gerektiğini öğrenir. Hayat yolu başlamıştır onun için. Yeşiller, sarılar ve kırmızılarla bezenmiş, toplamda gri bir hayat.

2 Mart 2012 Cuma

aforizma 47

Hayatımızın kesintisiz devam ettiğini düşünüyoruz ama acaba bilinç denilen şey tungsten lambadaki ışık gibi kesik kesik yanıyor ama biz onu devamlı yanıyor gibi görüyor olabilir miyiz? Bilincimiz sürekliliği olan bir şey değil de aralıklarla titreşen bir enerji olabilir mi? Eğer gerçekten öyleyse az önceki biz aslında biz olmayabiliriz... Bu durumda anılarımız da o ışıktaki görüntünün izdüşümü olabilir ancak. Benliklerimizin de kendi titreşimleri var ve içimizdeki benlik duygusu son titreşime kadar devam edecek. Tıpkı lambadaki titreyen ışık gibi...

28 Şubat 2012 Salı

aforizma 46

Farketmediğin yeteneğin senin değildir...

29 Ocak 2012 Pazar

aforizma 45

Anı yaşamak için zihnimizi devre dışı bırakmalıyız. Zihnimiz her daim geçmişi deşer ve geleceği kurcalar. Modern insan için zihinsiz kalabilmek kolay değildir ama yapılabilir. Kısa süreliğine de olsa zihinsizlik durumunu yakaladığımızda izleyici konumuna geçeriz. İşte o zaman gerilerden takip ettiğimizde kendimizi ve etrafımızda olup biteni, iç sesin ta kendisi oluruz. Zihnin öğrendiğiyle değil, DNA mızda bulunan evrensel bilgiyle yaşarız. Ne zaman yemek yiyeceğimize, ne zaman oturup, ne zaman kalkacağımıza iç sesimizin kendisi olmuş vaziyette bizzat kendimiz karar veririz...

22 Ocak 2012 Pazar

Aforizma 44

İnsanoğlunun olasılıklar karşısındaki sınırsız yaratıcılık gücü sertifikalarla ölçülemez. Hakikat odur ki ilim ve irfan CV'den daha değerlidir...

18 Ocak 2012 Çarşamba

Aforizma 43

Binlerce parametresi olan bir olguyu bir ya da birkaç bakış açısıyla anlatmak imkansız. Bu yüzden aşk ve ilişkiler üzerine pek çok şey söylenebilir. Hepsi doğrudur ve hepsi yanlıştır aynı zamanda çünkü ilişkilerde satrançta olduğu gibi sayısız kombinezon vardır.

10 Ocak 2012 Salı

Aforizma 42

Geçmişin kederinden ve geleceğin korkusundan arınarak sadece anı yaşadığımızda varoluşun coşkusu doldurur içimizi. Sadece anı yaşarız. Varolmanın tadı anda saklı. Geçmiş ve gelecek sadece birer hayalden ibaret... Fakat yaşadığımız hayat geçmiş ve geleceği de düşünmemizi gerektiriyor. Gerçek ustalıksa; geçmiş, an ve gelecek arasında hiçbirine takılıp kalmadan rahatça gidip gelebilme yeteneğidir.

Tekli kişilik bozukluğu

Nereye gidersem gideyim gittiğim heryere kendimi de götürüyor olmam cok eğlenceli! Böylelikle hiç can sıkıntısı çekmiyorum...