2 Ocak 2010 Cumartesi

SANATIN HER HALİ

Sanatın günümüze kadar uzanan gelişim süreci taa cilalı taş devrine kadar dayanır. İlk görsel sanat örnekleri mağara duvarlarına yapılan mamut resimleriydi. Ardından yazı bulunmuştur ama şiirlerin taşlar üzerine döşenmesi biraz zaman almıştır. Herşey gibi zamanla şiir de gelişti... Eski yunanda şairlere çok değer veriliyordu. Şairler toplumun en üst kesiminin mensuplarıydı. Yunanistan’da piyes yazarlarının gösterilerini binlerce kişi izliyordu. Roma imparatorluğuyla beraber sanatçıya verilen değer azalmış, özellikle aktörlük sadece kölelere özgü bir icra dalı olarak görülmüştür. Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra derebeylikleri ve krallıklarda da bu olumsuz durum devam etti... Ortaçağ avrupasında özellikle dans, tiyatro gibi görsel sanatlarla uğraşan sanatçılar toplum tarafından en çok hor görülen kesimdi...

Soytarılar...
Günümüzde stand-up çılarının yaptığını o dönem kralların sofralarında soytarılar yapıyordu. Hatta pek çok soytarı kendini bilmez kralların elinde oyuncak gibi oynatılıp sonra da zevk için öldürülüyordu. Tıpkı bir çocuğun sırf oyun olsun diye bir sineği yakalayıp kanatlarını kopartması, sonra onu karıncalarla dövüştürmesi, ardından da hızını alamayıp bir iğneyi sineğin böğrüne saplayıp mutfaktaki ocakta kızartması gibi bir oyun havası içinde hunharca katledildi binlerce soytarı. Soytarılar komik insanlardı. Zekiydiler... Tiyatrodan, sanattan anlayan ince zekalı kölelerdi soytarılar... Ama hemen hepsinin sonu bağırsakları boğazlarına dolanarak soyluların kahkahaları eşliğinde acılar çekerek ölmek oldu. Bir çoğu 40 yaşını göremeden gerizekalı bir prensin elinde kadavra olarak kullanıldı.

Aktörler...
Ortaçağ Avrupası’nda aktörlük fahişelikle eşdeğer bir meslek dalıydı. Özellikle hristiyanlığın ilerlemesiyle aktörlük avrupada çok zor durumlara düştü. Pek çok aktör kilise tarafından aforoz edildi... Arktristlerden bahsetmeyişimizin sebebi zaten öyle bir meslek dalının olmayışıdır... Tiyatro sahnesinde kadınlara yer yoktu. Kadın rollerini erkekler kadın kılığında oynuyordu.

Ressamlar...
Ortaçağda ressamlar kilisenin iş verdiği işçiden başka birşey değildi. -Bu arada Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi boksörü olarak gösterilen Muhammed Ali Clay’ın babası da bir kilise ressamıydı. Hatta Muhammed Ali’nin hristiyanlığı bırakıp islam dinine geçmesinin bir sebebinin de İsa portrelerine duyduğu nefretten kaynaklandığı söylenilir.- Ortaçağda ressamlar papazların istediğinin dışında resimler yapamıyorlardı. Yaptıkları eserlerin altına imzalarını da atmaları yasaktı. Genelde de melek ve Meryem Ana resimlerinin dışına pek çıkılmıyordu.

Edebiyata gelince...
İncilin dışında neredeyse bütün kitaplar yakıldı. Kitapların yakıldığı bir dönemde edebiyattan söz etmek maalesef pek mümkün değil. Edebiyat eleştirileri de kutsal kitapların yorumlanmasından ibaretti.

Rönesans ve yeni çağın başlamasıyla beraber sanata ve sanatçıya verilen değer de arttı. Sanatçılar aristokrat kesim içinde kabul görmeye başladı. 16. yy. – 19. yy. arasında sanat en özgün eserlerini verdi. Mozartlar, Leonardo da vinciler o dönemin yetiştirdiği dahilerdir.
Sanatın o günlerden bugünlere uzanan yolculuğunda artık günümüzde para için mi yoksa sanat içinmi sanat tartışmaları yapılıyor. Böylece sanatın tanımının, aşkın tanımı kadar girift ve açıklaması zor bir durum olduğu anlaşıldı.

Günümüzde sanatçıların pek çoğu bir eli yağda bir eli balda yaşarken ortaçağdaki meslektaşları açlık ve sefalet içinde sanatlarını icra etmeye çalışıyorlardı. Ekonomik anlamda ve hava cıva anlamında sanat bu yüzyılda altın çağını yaşıyor. Bir sanat eseri aynı anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyor. Acaba insanoğlunun sanatsal duyarlılığı ne kadar değişti? Sanatın olduğu bir yerde savaşlardan bahsetmek ne kadar mümkün olabilirdi? Öyleyse neden bu kadar sanatçı ve savaşçı aynı anda aynı popülerlikte ve aynı oranda zihinlerimizi işgal ediyor? Duyarlı insan nerede? Şiire olan duyarlılığımızdaki artışın barışa karşı neden gelişmediğini merak ediyorum. Kaleşnikoflardan karanfil çıkacağı günleri görmeyi bekliyorum. Sevgi ve ışıkla kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder