1 Kasım 2009 Pazar

Yaratıcılık, sanat ve değişim

Yaratıcılık... Adını anarken bile büyülendiğim o sihirli sözcük.

Bundan yıllar önce mutaasıplığıyla ve milliyetçiliğiyle tanınan bir televizyon kanalına transfer olan iki sunucuya bir röportajda "nasıl T...t' de çalışmak zormu? sizi kısıtlıyorlar mı?" diye sorduklarında sunucular, "Yoo çok rahatız. Hatta diğer kanallardan daha rahatız. Ama bizden sadece iki istekleri var: Tanrı ve yaratmak kelimelerini programda kullanmamızı istemiyorlar. Biz de kulanmamaya dikkat ediyoruz." demişlerdi. İslam inancı ve geleneğinde yaratmanın Allah'a mahsus olduğu hep bugüne kadar söylenegeldi. Gerçi orada anlatılmak istenen insanın başka bir canlıyı yaratamayacağı olsa da konuşma dilinde kullanılan yaratıcılık da bence içinde tanrısal öğeleri barındırmaktadır.

Kainattan alınan ilhamla ortaya konulan sanat eseri aslında yaratıcının bizlere görünen yüzünden başka nedir ki? İki boyutlu ve beş duyulu dünyamızda görüp hissedebildiğimiz herşey yaradanın tezahürü olduğuna göre, evrenden aldığımız ilhamla ortaya çıkarttığımız sanat eserini yaratmış olmasak bile en azından yaratmaya vesile olduğumuz söylenebilir. Bu durumda her halükarda ortaya çıkan eser bir yaratımdır.

Kırmızı başlıklı kız kötü yola düştüğünden beri yaratıcılık eyleminde şeytanın tanrıdan daha çok referans alındığını söyleyenler de çıkmıştır. Kısmen haklıda olabilirler ama sonuçta hepimiz beynimizde yarattığımız dünyalarda yaşamıyormuyuz? Yalın gerçeği değil, algılayabildiğimiz gerçeği yaşadığımız da gün gibi ortadayken, herkes kendi vizöründen hayata bakıyorken yaratıcılıktaki çeşitlilik hayatın her alanında olduğu gibi özellikle sanatta kendini göstermekte ve toplumun sanatsal bakış açısı da her geçen gün daha çok gelişmekte. Tarih boyunca her zaman birileri diğerlerinden daha yaratıcı oldu. Einstein, Da Vinci, Dali, Picasso, Rembrant, Mozart, ve daha niceleri... Onlar yaratıcılıklarıyla ölümsüzleştiler...

Buraya kadar herşey normal. Olay işte tam da burada kopuyor...

Nedense insanlar yaratıcığın genelde sanatsal faaliyetle doğabileceğine inandılar. Ya da koşullandılar... Halbuki yaratıcılık hayatın her alanında... İnşaat teknolojisinden nano teknolojiye, fizik kimyadan her türlü mühendislik dalına kadar hayatın her alanında... Cehaletinden dem vurduğumuz evdeki ayşe teyzemiz bile mutfağını ne kadar da kullanışlı bir şekilde değerlendiriyor?! Halbuki her türlü puzzle ı ustalıkla birleştiren bir ergen, onbeş tava yirmibeş kap kacağı onun kadar ustaca yerleştiremezdi daracık mutfak dolaplarına. Yaratma eylemi zannettiğimizden çok daha fazla hayatlarımızın içinde ve bizimle birlikte yaşıyor. İçimizde, bizimle... her an yeniden yaratılmıyor muyuz aslında? Hücrelerimiz her an yeniden doğup hayata merhaba demiyor mu? Yaratım bir süreçtir ve değişimin ta kendisidir. Yaratım değişimdir, değişim de yaratımdır. Değişikliğe olan şaşkınlığımızdır aslında yaratıma karşı olan hayranlığımız. Yunan filozof Herakleitos'un da dediği gibi, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!...

İnsanlık tarihi boyunca ortaya çıkan tüm sanat eserleri, bütün medeniyetler, bütün insanlar, hayvanlar ve bitki örtüsü yaratım sürecinin birer parçasıdır. Sanat ve sanatçı arasındaki bağ da aslında kollektif bilincin bazılarında daha kuvvetli ortaya çıkmasından başka birşey değildir...

Daha çok fosfordur yaratıcılık. Daha çok omega 3 içerir. Alkollü ortamdır . Rakı sofrasındaki balık salatasıdır...

1 yorum:

  1. Yaratmak bence olmayanı varetmektir,ama günlük hayatta kullandığımız yaratıcı kelimesinin anlamı ise; olasılıklar dahilinde olan ama standart insanlar tarafından düşünülmeyeni düşünen kişidir.Dolayısı ile yaratcılık anlamında orta çıkarılan her ne ise bazı maddelerin bileşkesinden oluşur.Önemi olan olmayanı ortaya çıkarmaktır.Örneğin bir kişi sonsuzluğu yaratabilirmi bana?Peki daha kolay bir soru sonsuzluğu tarif edebilir mi biriniz?

    YanıtlaSil